top of page

Sinem Özlek

Shakespeare (çoğu kaynağa göre) 1599-1601 arası bir tarihte oyununu yazarken Freud’un psikanalitik yaklaşımından, antik felsefede kökleri olsa da Sartre’ın varoluşçuluk tanımından, Foucault’nun sosyal teoriden deliliğe bakışından, Baudrillard’ın “simülasyon” kuramından, son dönemin bizim için de hayli geçerli olan “post truth politics” (hakikat sonrası siyaset) kavramından doğal olarak bihaberdir. Oysa tüm bunların ortalama bir “Hamlet” incelemesinin temel başlıkları olabileceğini söylemek gayet mümkündür.

Bu yüzden olsa gerek ki; “Hamlet bir sünger gibidir çağının bütün sorunlarını emer” der Ian Kott ve şöyle devam eder;

“Hamlet basit bir biçimde oynanamaz. Oyunun yönetmenleri ve oyuncuları büyülemesinin nedeni bu olabilir. Bir çok kuşak bu oyunda kendi yansımasını görmüştür. Hamlet’in dehası belki de oyunun bir ayna görevi içermesinde saklıdır. (…) Hamlet’te bir çok konu vardır. Ahlaka karşı güç ve politika vardır. Teori ve pratik arasındaki farklılık, yaşamın son amacı üzerine tartışma, aile dramının yanında aşk trajedisi vardır. Siyasal, din bilimsel ve fizikötesi sorunlar dikkate alınır. İçinde, derin psikolojik çözümleme, kanlı bir öykü, bir düello ve genel katliam olmak üzere, istediğiniz her şey vardır.” 

 

"Shakespeare’in oyununu izlerken neden Hamlet gibi iyi bir oğlanın  Ophelia’yla evlenip mutlu mesut yaşamadığını neden o.ç amcasını öldürüp, annesini de nazikçe bir tekmeyle Danimarka’dan kovmadığını sorarız kendimize"   der Umberto Eco ve  bir genellemeyle devam eder; “büyük trajedilerin cazibesi, kahramanlarının, acımasız bir kaderden kaçmak yerine, kendi elleriyle kazdıkları uçurumun içine düştükleri gerçeğidir.” Ve biz bunu izlemeyi pek severiz.

Babasının ölümünden sonra kral oğlu / yarının kralı başka bir deyişle geleceğin sahibi olma şansını kaybetmiş, pek ait görünmediği Danimarka dünyasında seçilmiş bir delilik/ “öteki”likle, herkesten ayrı düşündüğünü bağırmak ister görünen Hamlet’in tragedya kahramanlarının şahı  Oidipus’la kesiştiği tek nokta çocukluk rüyalarında anneleriyle seviştiklerini görmeleri değildir aslında.

Hamlet de Oidipus da öz anneleri tarafından bir çeşit reddediliş yaşar. Oğul / Prens olmaları kral olmalarına yetmez, babaları gibi (kral) olmak için tek yol annelerinin yatak odasından geçmektedir. “Ana rahmi tek yönlü sokak değildir” dedirtir Hamlet’e  Heiner Müller Hamlet Makinesi’nde.

 

Hamlet de en az Oidipus kadar gerçeği öğrenmek konusunda iştahlıdır. Öyle ki gerçek kulağına fısıldansa bile kanıt peşine düşer. Zaten herkes gerçeğin pek bir peşindedir, yalan oltasıyla gerçeğin balığını yakalamaya çalışmak sadece Polonius’un aklı değil sanki “azgın bitkileri tohuma kaçmış” bu bahçedeki herkesin alışkanlığıdır.

 

Elbette büyük bir eylemdir Kral’ı öldürmek. Ancak Oidipus eyleme geçmekte ne kadar telaşlıysa, Hamlet o kadar tereddütlüdür. Bir Çehov ya da Ionesco karakteri gibi durumu yok sayar görünmez ya da Viladimir’le Estragon gibi bir durum içinde durumu değiştiremeyecek bir edilgenlikle bulunmaz. Hatta bir felsefe öğrencisi, kılıç dövüşüyle çok da haşır neşir görünmeyen biri olarak (kılıç dövüşü konusunda hırslanacağı da pekala Hamlet’i tanıdıklarını zannedenlerin yorumudur), perde arkasındaki adamı (her ne kadar bu durum annesinin babasının katiliyle gerdeğe girdiği bir sevişmeyle ilgili paralize edici pek çok detayın bulunabileceği bir yatak odasında gerçekleşmiş olsa da) bir anda öldürebilecek kadar hedef eyleme yatkındır.

 

“Hamlet” bir oyun kişisinin etrafındaki karakterlerin hakkındaki sözleriyle tanımlanamayacağının tiyatro tarihindeki kanıtı gibi durur. En yakınından en uzağına oyundaki herkes onu yanlış yorumlar yahut anlamaz, belki akranı dost Horatio ki, o da anlamaktan çok kabul ediyormuş gibi görünür.

Hamlet’in ona sağduyu olacak bir yaşlılar korosu, yaş ve öngörü ile kendisinin üzerinde bir Teiresias’ı yoktur; Hamlet üzerine yüklenen sorumluluk ve kendi iç çelişkilerinin yükü altında, sadece dönemin sahneleme anlayışından değil de, gerçekten saray koridorlarında bir başına konuşmaya ihtiyaç duyacak kadar yalnız görünür. Üzerine yüklenen aslında oğul olmak kadar prens olmanın da sorumluluğudur kadersel olarak. Babası yaşlı Hamlet yaşlı Fortinbras’tan ülkeyi aldığı gün doğmuştur. Ancak geçen otuz yılın ardından yetişmiş bir mirasçı olarak babasının katline, annesinin evliliğine engel olamadığı gibi ülkeyi ailesinin son bireyleri ve kendisinin cesedi üzerinde Genç Fortinbras’a bırakacaktır. Babasının hayaleti karşısına teknik olarak kaybetmiş ve hatta pes etmiş olarak çıkan Hamlet, babasının gözü ve ülkesinin tarihinde yeniden kazanan olmak, babasından kendisine miras kalan tacını ve annesinin yatağını geri almak için hatırı sayılır bir eylem şansı elde eder ve beş perde boyunca gerekçesi psikolojik, sosyolojik hatta antropolojik olarak sayısız seçenekle doldurabilecek biçimde eylemi erteler.

Hamlet hedef eylemini bunca süre neden erteler sorusunun cevabı birbirinden oldukça farklı yollar ve yorumlardan geçerek verilebilir ki, kendi başına makalelere konu olmuş, olabilecek bir sorudur.

Bir karakter olarak Hamlet'in metindeki hayatı her dramatik karakter ya da "kahraman" gibi kendisine bir hedef eylem verilmesiyle başlar. Bu hedef eylemi kendi öldüğü ana kadar erteleyen Hamlet'in bu eylemden (amcayı öldürme) ötesine, sonrasına dair bir planı yok gibidir, başka bir deyişle hedef eylemini gerçekleştirmekle varoluşunu gerçekleştirme süresi birbirine denk sona erer. Final sahnesinde Hamlet, eylemini gerçekleştirmiş, hikayesinin nasıl anlatılacağından yana tereddüt eden  bir "kahraman"dır, ancak sonrasını kendisinden başkası, Fortinbras devam ettirecektir.   

Hamlet “eylem” yerine “düşünce”nin ağır basmasına paralel biçimde cevapların değil soruların oyunudur. Oyun boyunca sayısız soru sorulur hatta iğnelemeler, imaların aracı bile sorudur. Karakterler bir yandan gerçek cevapla ilgilenirken bir yandan o sıra verilmesi gereken cevap ne ise onu vermekten de yüksünmezler. Hamlet’in, onu çözmeye çalışanların aptalca sorularının karşısında retorik yüklü cevapları, insan varoluşunun en efsanevi sorularını sorduğu efsanevi tiratları vardır.

 

Oidipus ne kadar devlet adamıysa ve halka musallat olan veba salgınıyla uğraşırken trajik hatasıyla yüzleşirse, Hamlet de bir o kadar kendi sorunlarıyla uğraşırken çürümeye başladığını pekala gördüğü krallığını kaybeder. Hamlet de kimsenin çözemediği Sfenks’in bulmacasını çözecek kadar akıllı görünür, hatta etrafındakilerin en akıllısı. Ama hayat öyküsü boyunca ne kendi ne halk yararına en ufak bir kahramanlık gösteremeden ölüverir. Bir yandan Oidipus önce yazgısı, tahttan düştükten sonra insanların entrikalarıyla uğraşmak zorunda kalır, Hamlet tahttan düştüğü kesinleştiği gün hem yazgısı hem insan entrikalarıyla aynı anda boğuşmak zorundadır.

 

Üstelik oyuna adını veren Hamlet daha hikayenin başında oyun dışı kalmıştır. Artık ne kral ne de kralın oğludur, her şey olup bitmiş; babası ölmüş, annesi evlenmiş, hakkı olan tacı çoktan başkası başına geçirmiştir. Hamlet basbayağı yenilgisini kabul etmişken onu yeniden oyuna çağıran Hayalet olur.

 

Sadece kahramanın hedef eylemeni gerçekleştirmesindeki en temel engellerden biri değil, Elsinore Şatosu’ndaki neredeyse her ilişkiye sinmiş “şüphe” için Shakespeare hayli zekice bir başlangıç yapar ve büyük sırrı hem en yakın tanığı olarak birincil güvenilir kaynağa, maktulün kendisine ve hem de bir hayalete söyletir Hayalet hem nöbetçilere ve hem de oyunun en aklıbaşındalarından sayılabilecek Horatio’ya da görünür. Hayalet’i oradaki herkes görür, ama cinayet hikayesi anlattığının tek tanığı Hamlet’tir.

 

Yaşlı Hamlet, genç Hamlet’e tarihin bilgisini taşımış, kahraman belli olmuş oyun yeniden başlamıştır. Shakespeare 1. Perdeyi tam da burada bitirir.

 

Yaşlı Hamlet’in üzerinde Norveç Kralı’nı yendiği gün üzerinde olan savaş zırhı vardır.  Bu şatafatlı zırhın, dönemin sahnesi için yalnız iyi bir kostüm seçimi olması ihtimalini göz ardı edersek bu haliyle “Memleketin başına gelecek büyük belalar”dan haber veriyor görünür; eski Norveç Kralının oğlu, herhalde Yaşlı Hamlet’in ölümünü de fırsat bilmesinden olacak ki babasıyla yaşlı Hamlet arasındaki anlaşmaya aykırı bir işgal için hazırlığa girişmiş gibidir. Fortinbras’ın bu bilinen hazırlığı Cladius’un taç giymeyi hızlandırmasına mı yaramıştır, Gertrude’un oğlunu tahttan, dolayısıyla yaşanacak kanlı savaştan korumak için aynı zamanda siyasi olan bu evliliği alelacele kabul etmesinin asıl nedeni mi olmuştur bilinmez; ama cenazenin hemen ardından gerçekleşen bu düğünün besbelli kamu vicdanında onaylanmasını sağlamıştır.  

 

Hamlet, bir vakitler  Martin Luther’in protestanlık çalışmalarını yürüttüğü Wittenberg’de, Elsinore şatosunun entrikalı düzeninden hayli uzakta akademik eğitim almıştır.  Bu, sadece kitaplarda okunan ve dini öğretilerde öğrenilen dünya ile çirkef gerçek dünyaya arasında sıkıştığını düşündürtmez, kimi incelemecilere göre bolca şarap tüketip dünyevi hazlara boğulan yeni kral Cladius’la arasındaki keskin farkı da gösterir.

 

“İzlemek” ve soruşturmak sahnede en sık duyulan sözcüklerdir. Bu oyunda istinasız herkes izlenir. Polonius; kral katilinin en yüksek bakanı, kendi oğlunun arkasından bile Fransa’ya adam gönderir. Hamlet’i ülkeden göndermek istememesinin nedeni Kraliçe’nin şüphesini çekmemek yahut kim bilir bir ordu toplayabilir korkusuyla yakınlarda kalmasını sağlamak mıdır bilinmez ancak Katil Amca Hamlet’i sürekli göz hapsinde tutar. Elsinor Şatosu’nda her perdenin arkasında biri saklanır. “Korku Elsinor şatosu’ndaki her şeyi aşındırmıştır” der Ian Kott; Evliliği aşındırmıştır, aşkı aşındırmıştır, arkadaşlığı aşındırmıştır.

 

Sevda Şener Hamlet için “gerçeklerle oyunların birbirine karıştığı, birbirinin yerini aldığı yapıt”desek yeridir der. Oyunun daha en başında Hamlet Hayalet’in şeytanın oyunu olmasından kuşkulanır. Oyun-Gerçek ikilemi başlatılmıştır. Hamlet gerçeği ortaya çıkarmak için deli rolü oynamaya karar verir. Kral Cladius Hamlet’in deliliğinin bir aldatmaca olduğundan kuşkulanır. Oyunlara, aldatmacalara tuzaklara başka oyun kişileri de katılır. Polonius oğlunun peşine casus            takar, kızını Hamlet’e karşı düzenlenen oyuna katar. Hamlet Ophelia buluşması bütünüyle oyundur, gizlice dinlenir, Gertrude Hamlet buluşması bir başka oyundur, o da gizlice dinlenir.  Rosencrantz ve Guidenstern’ün oyundaki varlık nedeni Hamlet’i çaktırmadan sorgulamaktır, Kral İngiltere kralına mektup yazarak Hamlet’in öldürülmesini sağlayacak bir oyun oynar. Hamlet oyunu tersine çevirip Ros ve Guil’i öldürtür. Zehirli kılıçla yapılan düello oyundur. Kısaca Hamlet iktidar ve intikam için oynanan oyunlarla doludur.

 

Bu genel oyun düzenlemesi içinde der Sevda Şener; bütün oyun kişileri kendilerine birer rol biçmişlerdir; Hamlet deli, Kral Cladius düşünceli koca, Gertrude muhabbetli anne, Polonius basiretli baba, Laertes itaatkar evlat, Ophelia şaşkın genç kız, Rosencrantz ve Guildenstern sadık arkadaş rolündedir.

 

Ve “oyun” Tanrı kadar, Shakespeare’e de yaraşır biçimde mutlak ölümle, intihar yahut cinayetle bitecek, cesetlerin üzerinde yeni bir zaman başlayacaktır.

 

“Hakikat”in bilgisini taşıyan bir “hayalet”, prensin neden kral olmadığının bahis dahi edilemediği bir “krallık”, “genç”lik dahil, bütün sıfatlarını kaybetmişken sadece kendinin değil “doğru” ile “gerçeğin” de varoluşu ve yok oluşu arasında yüzen Hamlet, herhalde her bakıldığı an, tam da o zamanın insanına dönüşen, elden ele dolaşan bir rübik küp olarak duruyor kitap raflarında, taşlar yerine oturduğunda bile hangi taraftan baktığınıza göre rengi değişecek “insan” hikayesi ne de olsa.  

hamlet üzerine birkaç söz;

bottom of page