top of page

zamanında hamlet;

Totus mundus agit histrionem”

​

​

Shakespeare'in, güncel konuları iÅŸlemesinin kanunen zaten yasak olduÄŸu bir dönemde, hayli baskın bir denetleme ve sansür mekanizması altında  eserlerini yazdığını; o vakitler ülke gündeminin gerek din gerekse politika açısından hayli kaynadığını, tiyatronun ise bu günün en yaygın kitle iletiÅŸim araçlarına tekabül ettiÄŸini, tüm oyun gösterimlerinin seyircinin sıcak reaksiyonuna tamamen açık olduÄŸunu ve böylesi bir yazarın hem kraliçe ya da kralın ve hem de halkın beÄŸenisini neredeyse canı pahasına göz ardı edememe zorunluluÄŸuyla eserlerini kaleme aldığını, ama tarihten bir konuyu iÅŸlerken, aslında kendi zamanının aktüel meselelerine ve önceliklerine odaklanmaktan geri durmadığını hatırlamak,  metnin hangi zamanda geçtiÄŸini anlamak açısından iyi bir baÅŸlangıç olacaktır.

​

Shakespeare metinlerinin de, halk tiyatrosu formlarına yakın bir yazım serüveniyle kaleme alındığını, geleneksel tiyatromuza yakın biçimde, doÄŸrudan seyirciye yapılan apar konuÅŸmaların, dönemin seyirliÄŸi açısından teknik de bir tercih de olduÄŸunu, soylulara benzer kıyafetler giymelerinin zaten yasak olduÄŸu bir dönemde karakterlerin kostümlerinin devÅŸirme bir üslupla hazırlandığını, dekor/efekt..vb gerçekçiliÄŸe de hizmet edebilecek baÅŸlıkların, teknik koÅŸulların da etkisiyle, oyuna ve tiyatroya özgü  "inanç- gerçeklik" denkleminden yararlandığını, örneÄŸin  mezarcılar sahnesinde açık alanda veya seyyar sahne formlarında, dil  ve beden hünerlerini göstermek için metne eklenen figürler gibi iki "clown" olarak sahneye çıkan oyuncuların, orta oyunu benzeri tekerleme/ bilmeceler kullanmasını...hesaba kattığımızda öncelikle  ve eÄŸer varsa kafamızdaki romantik ve tumtıraklı Shakespeare yazarlığı imgesinin kırılması gerekir.

​

Neredeyse bütün metinleri bir baÅŸka kaynak metne ya da anlatıya dayanan ama her seferinde de sözü edilen kaynaktaki olay dizgelerine dahiyane taklalar attıran, İngiliz diline kazandırdığı sözcükler bir yana, tiyatro ve edebiyat tarihine derinlikleri ve sayısız katmanlarıyla mitleÅŸmiÅŸ karakterler kazandıran Shakespeare,  iktidarla  "doÄŸru" iliÅŸki kurmak zorunda olmakta bir beis görmeyen , öte taraftan,  çağının tutucu kurgu anlayışının sınırlarını aÅŸmaktan korkmayan ve üstelik ününe bakılacak olursa döneminin öyle "yüksek sanat" deÄŸil, basbayağı popüler kültürünün bir parçası olabilen;  bir ayağı kendinden yüzyıllar sonrasının avangart tavrında  bir yazar olarak durur  karşımızda. Her devrin oyunları olabilecek metinlerini kurgularken, bir yandan bu gün pek çok sanatsal tartışmada bir araya gelmez sayılan uçları avucunda tutup, ekibinden de, sahne pratiÄŸinden de beslenmeyi ihmal etmeyen bir yazar.

​

​

​

​

​

​

Seyirlik; 

​

​

​

​

https://www.wannart.com/gelisen-ve-degisen-yapisiyla-globe-tiyatrosu/

 

 

1599 yılında, The Theater’ın kurucusu James Burbage’in oÄŸulları olan Richard ve Cuthbert, yanlarına Shakespeare’i ve Chamberlain TopluluÄŸu’ndan birkaç kiÅŸiyi alarak yıkılan Theater binasının malzemeleriyle Globe Tiyatrosu’nu kurar.

Globe Tiyatrosu

O dönemlerde veba salgınları (salgın zamanında hükümet tiyatroları kapatırmış) çok olduÄŸu için tiyatrolar Thames Nehri etrafına kurulurdu. Globe’da Thames Nehri yakınında, yoksul bir mahalle olan Southwark’ta konumlanmıştır. 1500-2000 seyirci kapasiteli olduÄŸu düÅŸünülen bu bina; 1613 yılında, oyuncuların elindeki kandilden çıkan kıvılcımın, çatı üzerindeki saman kaplamaya sıçramasıyla yanar. Bir yıl sonra yenilenerek geri döner.

 

globe-theater-wannart.jpg

Tiyatro mimar Theo Crosby tarafından yeniden tasarlanmış ve 1997 yılında açılmıştır. Thames Nehri kenarında bulunan Shakespeare Globe, orijinal yerinden 183 metre ileriye kurulmuÅŸtur.

Orijinaline uygun ÅŸekilde yapılmaya çalışılan Shakespeare Globe’ın sahnesi dairesel ÅŸekildedir ve etrafında oturulacak yerler vardır. En pahalı olan oturakların üstü örtülüdür. DiÄŸerleri açıktır. Bu nedenle oyunlar yaz aylarında sergilenmektedir. Ayrıca daha cüzi bir ücret ile oyunu ayakta izlemek isteyenler için 700 kiÅŸilik yer bulunmaktadır. Tiyatroda sergilenen bir oyun 1300 kiÅŸi tarafından izlenebilir. Böyle bir mekanda oyunların çok pahalı olması beklenirken 10 pound altında bilet bulmak mümkündür. Tek sorun kısıtlı zamanda yoÄŸunluk nedeniyle bilet bulmaktır. Online satışın takip edilmesi tavsiye edilir.

Shakespeare Globe tiyatrosunun inÅŸasında orijinaline sadık kalınmaya çalışılsa da modern öÄŸeler de dikkat çekmektedir. Aydınlatma, lobi, hatta küçük bir restoran ve kafe görülebilecek modern öÄŸelerdendir. GiriÅŸ kısmında bulunan hediyelik eÅŸya bölümünde Shakespeare ve oyunlarına dair harika seçenekler mevcuttur. Tiyatroda oyun izlemenin yanı sıra sergileri ziyaret etmek ve turistik turlara katılmak da mümkündür. Ama en güzeli bu tarihi atmosferde Shakespeare’in ünlü oyunlarını canlı olarak izlemektir.

The-Globe-14.jpg

Shakespeare’in kumpanyası, Elizabeth Çağı’nın en iyi örgütlenmiÅŸ, en çok raÄŸbet gören tiyatro topluluklarından biriydi. Elli yıl süreyle; yani 1593’den, Püritanlar’ın iktidara gelip tüm tiyatroları kapattıkları 1642 yılına dek, oyunları hiç aksatmadan sürdürmüÅŸtür. Kralın adamları büyük bir cesaret göstererek para toplamış ve tiyatroyu yeniden inÅŸa etmiÅŸlerdir. Ancak tüm bu süreçte Globe’un formu ve mimarisi kaybolarak, yapı bir muamma halini alır. Kağıt ve yapı üzerindeki tüm denemeler baÅŸarısızlıkla sonuçlanır. Dönemin tiyatrolarını araÅŸtıran A. Forestier ise, 1910 yılında Globe Tiyatrosu’nu yeniden çizer. Ama dönemin bazı düÅŸünürleri Forestier’in kaynaklarına güvenmeyerek çizimleri önemsememiÅŸlerdir. Yeni binası 1997 yılında, Londra’da yapılan “Shakespeare Globe” Elizabeth tiyatrosunu bugüne taşıması bakımından en baÅŸarılı proje olarak kabul edilmektedir.

Geleneksel ögelerle tasarlanan tiyatronun çizimi, Eski Roma Tiyatrosu geleneklerini andırır. Dairesel bir avluyu çevreleyen üç katlı bir yapı iskelesinin oluÅŸu, mevcut boÄŸa güreÅŸi arenalarının seyirci oturma düzeninden kopyalanmıştır. Globe Tiyatrosu’na kuÅŸ bakışı bakıldığında sekizgen bir yapı görürüz. Sekizgen olmasının nedeni seyircilere daha iyi bir görüÅŸ açısı saÄŸlamaktı. Bu sekizgenin ortası açık; yani sahneyi ve seyirciyi kapsayan orta bölümün üstünde dam yoktur. Sekizgen biçimindeki boÅŸluÄŸun bir kenarında ortaya doÄŸru çıkmış bir yükselti vardır. Yükselti tahta sütunlarla üçüncü kata uzanır ve sundurmaya benzeyen bir yarım tavanı tutar. AhÅŸap bir han avlusuna benzeyen bu alanın çevresinde üç kat üzerine balkonlar ve pencereler yükselir. Sahne üç katlıdır; esas yükselti ön sahnede bulunur. Bu yükseltinin gerisinde, ortada geniÅŸ, yanlarda dar olmak üzere üç kapı vardır. Ortadaki geniÅŸ kapı açıldığında arkada bir iç sahne ortaya çıkar. Esas sahne olan yükseltinin üstündeki balkon, üst sahnedir. Üst sahnede (galeri) odalar vardır ve bunlar perdelerle kapalıdır. Aynı zamanda önemli kiÅŸiler sandalye kiralayıp orada oturabilirlerdi. GerektiÄŸinde bu perdeler kaldırılır ve oyun yeri elde edilirdi. Galerinin üstündeki çatıya cennet deniyordu, cehennem denen yer ise sahnenin altıydı. Cennet kısmı bir oyun yeri olmaktan çok, oyun içinde bazı kiÅŸileri göstermek için kullanılırdı. Tiyatronun en ucuz yeri olan parterde oturmak için yer olmadığından, küçümsenerek “Groundlings” denilen fakir seyirciler ayakta durmak zorundaydı. Sahnenin arka tarafında yükselen bir tahta kuleden boru çalınarak ya da tiyatronun özel bayrağı direÄŸe çekilerek oyunun baÅŸlamak üzere olduÄŸu ilan edilirdi.

Yüzyıllardır birçok deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸrayan, sayısız tartışmaya ev sahipliÄŸi yapan Globe 1997 yılında son halini aldı. Shakespeare baÅŸta olmak üzere, milyonlarca oyunu ve oyuncuyu ağırlayan tiyatro, günümüzde aktif olarak etkinliklerine devam etmektedir.

Kaynakça: 123

Shakespeare ve Hamlet, Mina Urgan, Altın Kitapları Yayınevi

Dünya Tiyatrosu Tarihi 1, Özdemir Nutku, İstanbul 2011

Tiyatro Kılavuzu, Metin And, Milliyet Yayınları, 1973

​

KRALİÇE OLMAK YA DA OLMAMAK

Sinem Özlek

​

Hamlet, I. Elizabeth hükümdarlığının son döneminde yazılmıştı. “Bakire Kraliçe” olarak nam salan ve İngiltere’yi Anglikanizme geri döndüren Protestan Kraliçe, kız kardeÅŸi Kanlı Mary kadar vahÅŸi olmasa da yüzlerce Katolik idam ettirmiÅŸti.

 DoÄŸduÄŸunda fazla beyaz tenli olduÄŸu için hayalet  gibi göründüÄŸü söylenerek öldürülmek istendiÄŸi rivayet edilen Elizabeth hakkında, hiç evlenmemiÅŸ olmasından da kaynaklanan hayli  tuhaf yorumlar arasında aslında erkek olduÄŸu ya da aslında hermafrodit olduÄŸu ve bu yüzden evlenmediÄŸi de vardır.

​

Kraliçenin aslen bir erkek olduÄŸu efsanesi bir halk hikayesine dayanır, daha doÄŸrusu onun uyarlaması gibidir. Rivayettir ki bebek yaÅŸtaki Elizabeth babası tarafından o sıralarda yaygınlaÅŸan bir salgından korunmak için Bisley’e gönderilir ancak çoktan hastalanmıştır ve ölür, onun yerine hizmetkarların bulduÄŸu çocuk erkektir, sürekli boynunu örten boyunluklar giymesi de adem elmasını gizlemesindendir.

 

Erkek hükümdarlığına alışık algının tanrılaÅŸmış bir kraliçe için kurguladığı mitler bir yana, Elizabeth’in eldiven ölçülerinden ellerinin hayli irice olduÄŸu, cildi ve saçlarıyla ilgili tıbbi bir problem yaÅŸadığı da bilinmektedir.

 

Åžatafatlı giyimi, maiyetindeki kadınların gösteriÅŸli giyinmemesine dair emri (kimi kaynaklara göre yalnızca siyah beyaz renklerinde giyinmelerine izin vardı) çiçek bozuÄŸu cildi ve dökülen saçlarını gizleyen yoÄŸun makyajı ve perukalarıyla olduÄŸu kadar lanetli bir kadın olarak bilinen annesinin isminin baÅŸ harflerini taşıdığı söylenen A ve B harfli kolyeleri, tanrısal bir kimlik kazanmasını saÄŸlayan ve Venüs’ün çizgilerini  taşıyan tabloları ile de ünlenen Elizabeth,  diÅŸlerini çürüten tatlı düÅŸkünlüÄŸünün (ÅŸeker dolayısıyla tatlı o dönemde hayli pahalıydı) yanı sıra, büyük ölçüde Shakespeare’in muhayyilesi tarafından kurgulanmış Danimarka Sarayı’ndakine benzer biçimde çok fazla casus kullanmasıyla da ünlüydü. Öyle ki, Hamlet’in Folio’larından birinde Polonius’un Kraliçe’nin odasında gizlice dinlemesine  dönemde karşılığını bulan “yasal dinleme” anlamında bir not düÅŸülmüÅŸtü.

Londra’da Kraliçe Elizabeth’in sıkılıkla uÄŸradığı ve hatta İngiltere tarihinde ilk kez görülmüÅŸ biçimde bir bahçesindeki kiraz aÄŸacının etrafında dans ettiÄŸi bilinen bir Pub bulunmaktadır. Gayet iyi eÄŸitimli olan Kraliçe’nin tıpkı gemiciler gibi kaba ve küfürlü konuÅŸtuÄŸu da hakkında söylenenler arasındadır.

​

Gelenekleri kadar batıl itikatlarına da baÄŸlı İngiltere’de Kraliyet ailesini baÄŸlayan çoÄŸu uygulama hala devam ediyor;

 

ÖrneÄŸin;

Kraliçenin niÅŸan yüzüÄŸü aile yadigarı taÅŸlardan yapılır. (Diana bu kuralı bozmuÅŸ, yüzüÄŸünü katalogdan seçmiÅŸtir)12. yy’dan itibaren kürk giymeleri aslında yasaktır. Hediyenin içeriÄŸi ne olursa olsun, bütün hediyeler BirleÅŸik Krallığa ait olduÄŸundan nezaketle kabul edilmek zorundadır; Taç giyme törenleri tahta oturduktan sonra gerçekleÅŸebilir, örneÄŸin hala tahtta olan II. Elizabeth 1952’de tahta geçip 1953’te törenle taç giymiÅŸtir. Kraliyet kadınları DüÅŸes EÄŸimi denilen yalnızca bileklerin üst üste geldiÄŸi biçimde oturur ve bacak bacak üstüne atmazlar.

 

Kraliçeye arkanızı dönemez, Kraliçe ayaÄŸa kalktığında oturamaz, yemeÄŸini bitirdiÄŸinde yemeye devam edemezsiniz, masalarda katı kurallı bir protokol sırasıyla oturulur ve ancak bu sıraya salona giriÅŸ yapılır, Kraliçe’nin eÅŸi dahi olsanız Kraliçe’nin birkaç adım ötesinde bulunmanız gerekir, nitekim prens eÅŸi bu gün hala Kraliçe Elizabeth’in birkaç adım gerisinde yürümektedir

 

Britanya’daki tüm kuÄŸular 12. Yy’dan bu yana Kraliçe’ye aittir, KuÄŸucubaşı tarafından resmi törenle kontrol edilir, kraliyet ailesinden olmayanlar aslında onlara dokunamaz, imza vermekse kesinlikle yasaktır

İngiliz Kraliyet ailesinde bebekler, İsa’nın da suyuyla vaftiz edildiÄŸine inanılan Jordan nehrinden getirilen suyla vaftiz edilir

1666’da çıkan bir yangından sonra leÅŸleri yiyen ve diÄŸer hayvanların aksine insanlara zarar vermeyen kuzgunlardan Londra kulesinde 6 Kuzgun bulunmaz ise Krallığın yıkılacağına inanılır, bu gerekçeyle halen kulede çok sayıda kuzgun beslenir hatta rivayete göre kaçamasınlar diye bazılarının kanat tüyleri kesilir…

Danimarka’da geçen bir oyun için İngiltere’den dem vurmak elbette ki farklı bulunabilir, ancak ÅŸu bir gerçektir ki Shakespeare’in farklı ülkelerde geçen oyunlarında da aslen İngiltere’nin güncel denklemlerine vurgu yapılmakta ve pek de bilgi çağı sayılamayacak bir zamanda Shakespeare coÄŸrafya ve kültürle ilgili bilgi açıklarını kendi deneyimleriyle tamamlamaktadır (Dönem oyunlarının bazılarında o dönemde henüz icat edilmemiÅŸ ÅŸeyleri kullandırdığı, ülkelere oyunun döneminin deÄŸil kendi çağının adlarını verdiÄŸi görülür, Kış Masalı’nda denize kıyısı olmayan ülkeye gemi yolculuÄŸu yaptırmıştır, 30 yaşındaki Hamlet’in o kadar yıldır ne yaptığını açıklamaması da kimi kuramcılarca bu hatalardan biri olarak kabul edilir)

 

Kaynaklara göre Shakespeare’in babası da Katolik’ti. Hayaletlere duyulan inancın hayli yüksek olduÄŸu dönemde, her ne kadar Protestanlar Araf’a inanmasalar da, genel olarak hayaletlerin ölümden hemen sonra ikna edici yanılsamalarla görülebileceÄŸine, Katolikler ise tamamlanmamış iÅŸleri olan ruhların dünyada kaldığına inanırlardı. Bu anlamda Shakespeare’in Hayaletî her iki inancın ustaca bir birleÅŸimi olarak karşımıza çıkarttığını düÅŸünmek yanlış olmayacaktır..

 

Kraliyetle iliÅŸkilerini her daim ustalıkla yürüten Shakespeare’in Danimarka Prensi Hamlet’in hikayesini konu etmesinin Elizabeth’ten sonra tahta geçecek I. James’in ve karısı  potansiyel kraliçe Danimarkalı Ann’in kalbinde ÅŸimdiden bir taht kurmakla alakalı olduÄŸunu söylemek çok mümkündür. Bu anlamda Gertrude’un Kraliçe Elizabeth’in deÄŸil de, İngiltere’nin tüm engellemelerine karşın Fransa Kralı’yla evlenip İskoçya’nın olduÄŸu kadar Fransa’nın da kraliçesi olan Mary Stuart’ın yansıması olduÄŸunu, Cladius’un ise Fransa/ Fransa Kralı olduÄŸunu düÅŸünmek ve her ne kadar tarihe Kanlı Mary olarak geçse de, gerek tahtından edilmesi gerekse Katolik mezhebine baÄŸlılığı hem de potansiyel kralın ne de olsa öz be öz annesi olması nedeniyle  Shakespeare’in intikam planında kendisine dokundurtmadığını varsaymak yerinde olabilir. (İngiltere Krallığında baÅŸkaca sözcüklerin yanı sıra; tuvalet, parfüm ve pardon..gibi kelimelerin Fransızca olması nedeniyle kraliyet ailesinin kullanması yasak olduÄŸu çeÅŸitlikaynaklarda geçmektedir; Mary Stuart’ın kocası Shakespeare için çaÄŸrışımlara gebe biçimde kulak iltihabı sonucu ölmüÅŸtür)

 

Kimi araÅŸtırmalar Shakespeare'in oyunu yazdığı tarihin daha ileri bir tarih olduÄŸunu, Shakespeare'in 1603'te yeni taç giyen I. James'in beÄŸenisini kazanmak için yazdığını da ileri sürmektedir. 

 

Nitekim Shakespeare “Kraliçe”nin böylesi kutsandığı bir zamanda karşısına ondan daha erdemli bir prens çıkartır. Bu Prens, adı üstünde ÅŸimdi ya da doÄŸal sırasıyla olmasa da geleceÄŸin kralıdır. Hikayenin sonunda gerekli intikamı alamazsa tahta geçecek olan kiÅŸi Norveç Kralı olur ki, o sıralar gerçekte Norveç Kralı I. James’in kardeÅŸiydi. Ve nitekim Shakespeare Hamlet’i yazdığı sırada James’in erkek kardeÅŸi IV.Christian (Danimarka’da doÄŸan kraliyet ailesi üyeleri vaftize kadar isimlendirilmez, Danimarka kralları geleneksel olarak ya Frederic ya da Christian adını almak zorundadırlar ve Hamlet oyununun içinde, belki de bu gerekçeyle Cladius’un adı tek bir kez bile geçmez)   Norveç ve Danimarka hükümdarlığı kralıydı ve babaları da Elsinore Åžatosu’na ilham olan Kronborg(taç kalesi) Kalesi’ni tarihe kazandıran kiÅŸiydi ve bu denize sıfır kale Baltık denizine açılan bir kapı olarak  Kuzey Avrupa tarihinde önemli bir rol oynayacaktı.

​

I. JAMES

​

İngiltere (1603-1625), İrlanda (1603-1625) ve VI, James adıyla İskoçya (1567-1625) Kralı

DoÄŸum           : 1566

Ölüm              : 1625

İskoçya Kraliçesi Mary Stuart‘ın oÄŸludur. Annesinin tahttan çekilmesi üzerine 13 aylıkken kral oldu. 13 yaşına geldiÄŸinde hükümetin denetimini üstlendi ve ilk parlamentosunu açtı. 15 yaşında merkeze baÄŸlı bir yönetim kurdu, devletin kilise üzerindeki otoritesini saÄŸlamlaÅŸtırdı. James, İngiltere tahtının da Edinburg’tan ayrılarak Londra’ya geldi, Kraliçe I. Elizabeth‘ ten sonra İngiltere tahtına çıktı (1603). İngiltere-İspanya Savaşı’na son verdi, Anglikan Kilisesi’nde bir dizi reform yaptı, İncil’i İngilizceye çevirtti. Parlamento’ya ve krala yönelik Barut Suikastı (1605) kralla Parlamento’nun uzlaÅŸmasını saÄŸladı. Ancak, daha sonradan üç kez Parlamento’yu dağıttı, monarÅŸiyi savundu. İspanya’yı ziyaret etmekte olan oÄŸlu Charles, kral tarafından kovulunca James, öç almak amacıyla Fransa ile birleÅŸerek İspanya’ya savaÅŸ açtıysa da, saÄŸlığı giderek bozulunca yönetim oÄŸlu Charles‘in eline geçti.

İskoçyalıları kayırması, onlara Ulster’de ve Kuzey Amerika’da toprak vermesi, İngiliz kamuoyunda tepkiyle karşılandı; bu durum kralın İskoçya ile İngiltere’yi birleÅŸtirme tasarılarını engelledi.

DANİMARKA;

 

8.-11. yüzyıl arasında Danimarka'da Vikingler olarak bilinen kavim hüküm sürmüÅŸtür. SavaÅŸçı bir ulus olarak tanınan Vikingler batıda Büyük BritanyaİzlandaGrönland ve hatta Kuzey Amerika'ya kadar ulaÅŸarak sömürgeler kurdular. DoÄŸuda ise Karadeniz ve Hazar Denizi kıyılarına kadar uzanan yerleÅŸim birimleri kurmuÅŸlardır. İngiltere'nin büyük bir bölümü bu dönemde Viking egemenliÄŸi altında kaldı.

İskandinavyalı Mavi DiÅŸ Harald 980 yılında ilk defa olarak Danimarka ve Norveç'i birleÅŸtirerek bir krallık kurmayı baÅŸardı. Ayrıca Alman misyonerlerin etkisiyle Hristiyanlığı kabul etti. Danimarka kralı Knud'un 1035 yılındaki ölümünden sonra İngiltere Danimarka egemenliÄŸinden çıktı. 12. yüzyılın ilk döneminde Danimarka iç savaÅŸlarla sarsıldı. Sonunda Kral I. Valdemar (1131-1182) Danimarka'yı tekrar birleÅŸtirmeyi baÅŸardı ve günümüzde Danimarka'nın baÅŸkenti olan Kopenhag'ın temellerini attı.

1363 yılında Danimarka kralı IV. Valdemar'ın kızı I. Margrete, Norveç kralı VI. Håkon'la evlenerek iki ülkeyi bir bayrak altında birleÅŸtirdi. Ayrıca Håkon İsveç kraliyet ailesiyle de akrabaydı. Çiftin evliliÄŸinden doÄŸan II. Olaf'ın Ä°sveçNorveç ve Danimarka'nın kralı olması bekleniyordu. Ancak Olaf'ın 1387 yılında erken yaÅŸta ölmesi üzerine I. Margrete tahta kendisi çıktı (1387-1412). Margrete'in yönetimi altında 1397 yılında İsveç, Norveç, Danimarka ve sömürgeleri (Faroe AdalarıİzlandaGrönland ve Finlandiya) birleÅŸerek Kalmar BirliÄŸi adı altında büyük bir İskandinav İmparatorluÄŸu haline geldiler.

Yeni ÇaÄŸ[deÄŸiÅŸtir | kaynağı deÄŸiÅŸtir]

Ayrıca bakınız: ReformKolonileÅŸme dönemi ve Napolyon SavaÅŸları

 

Stockholm katliamı

Kalmar BirliÄŸi kuruluÅŸundan yıkılışına kadar sorunlu kalmış bir birlikti. Ä°sveçli soylular hiçbir zaman Danimarkalılar tarafından yönetilmekten hoÅŸnut kalmadılar. Birlik büyük oranda kâğıt üstünde kaldı. Kral II. Christian Ä°sveç'i birliÄŸe zorlamak için 7-10 Kasım 1520 tarihleri arasında 100 kadar ayrılıkçı İsveçliyi yakalatarak öldürttü. Stockholm katliamı olarak tarihe geçen bu olay İsveçlileri birlikten daha da uzaklaÅŸtırdı.

Nihayet 1521 yılında İsveç Kalmar BirliÄŸi'nden resmen ayrıldı. Bu arada İskandinav ülkeleri Martin Luther tarafından Almanya'da baÅŸlatılan Protestan Reformu ile sarsıldı. Danimarka ve Norveç 1821 yılına kadar Danimarka-Norveç adı altında birlikte hareket etmeye devam ettiler. Kralları tekti ama yasaları, devlet kurumları ve orduları ayrı ayrı geliÅŸmeye devam etti.

Danimarka 16. yüzyıl boyunca ekonomik açıdan hızla zenginleÅŸmeye baÅŸladı. Hollanda'da süregelen Seksen Yıl SavaÅŸları Danimarka'nın iÅŸine yaradı. Ancak Danimarka 17. yüzyılın baÅŸlarındaki Otuz Yıl SavaÅŸları'ndan zararlı çıktı. 1643 yılında Ä°sveç Danimarka'ya girdi. 1658 yılında İsveç'le imzalanan Roskilde AntlaÅŸması'yla Danimarka-Norveç İsveç'e çok miktarda toprak vermek zorunda kaldı.

 

Kopenhag Deniz Savaşı (1801)

Danimarka 17. yüzyılın başından itibaren dünyanın çeÅŸitli bölgelerinde ticari ve askeri koloniler kurmaya baÅŸladı. 1620 yılında Hindistan'ın güney kıyısındaki Tharangambadi bölgesinde bir koloni kuruldu. Bu koloni daha sonra Dansk Ostindisk Kompagni' (Danimarka DoÄŸu Hindistan Åžirketi) olarak bilinecekti. Daha sonra Aziz Thomas (1671) ve Aziz John'da (1718) koloniler kuruldu. Danimarka 1733 yılında da Fransa'dan Aziz Croix kolonisini satın aldı.

19. yüzyılın baÅŸlarında Danimarka Napolyon SavaÅŸları'yla temelinden sarsıldı. BirleÅŸik Krallık filosu 1801 yılında Kopenhag'a saldırdı. 1807 yılında Kopenhag tekrar Britanya tarafından bombardımana uÄŸradı. Danimarka Britanya'ya karşı kendini korumak amacıyla Fransa'yla ittifaka girdi. Ancak Fransa savaşı kaybedince Danimarka 1814 yılında imzaladığı Kiel AntlaÅŸması uyarınca savaşı kazanan tarafın üyesi olan Ä°sveç'e Norveç'i bırakmak zorunda kaldı. Norveçliler isyan etti. Danimarka bu savaÅŸlardaki kayıplarından dolayı iflasın eÅŸiÄŸine geldi. Siyasal açıdan ortaya çıkan bu kötü duruma raÄŸmen kültürel açıdan Danimarka altın çağını yaşıyordu. Danimarkalı Hans Christian Andersen'in yazdığı çocuk kitapları bütün Avrupa'da ün kazandı. felsefeci Søren Kierkegaard'ın düÅŸünceleri kendinden sonraki birçok geliÅŸmelere zemin hazırladı.

bottom of page